Emekli Diş Hekimi Doç. Dr. Şen Yazgan, Çanakkale Zaferimizin yıl dönümü yaklaşırken Ankara Havadis için bir yazı kaleme aldı.
Şen Yazgan, yazısında 12 yaşındaki Türk Jan Dark'ı Onbaşı Nezahet'i anlattı.
İşte o yazı:
Çanakkale Zaferinin yıl dönümü yaklaşırken, Milli Mücadeleye omuz vermiş bütün kadın kahramanlarımızı saygı ile anıyorum. Sadece cephe gerisinde değil, bizzat cephede göğüs göğüse çarpışan kadınlarımızın sayısı az değil. Bazılarının erkek kıyafeti giyerek ve erkek ismi kullanarak savaşa bilfiil katıldığını biliyoruz. O günün koşulları kadınları buna mecbur etmiştir diye düşünüyorum. Aralarında "keskin nişancı kadınlar" olduğunu da yabancı kaynaklardan, Anzak askerlerinin mektuplarından öğrenmekteyiz.
Ama içlerinde biri var ki, her milletin tarihinde kolay rastlanmayacak bir çocuk kahraman; 12 yaşındaki Türk Jan Dark'ı Nezahet . Bu isim ona , Fransız Devriminin sembolü 16 yaşındaki Jeanne D'arc'a benzetildiği için, bizzat cephede omuz omuza çarpıştığı Mehmetçikler tarafından verilmiş.
Nezahet'in gurur veren ama bir o kadar da hüzünlü bir öyküsü var.
1908' de İskeçe'de doğan Nezahet annesini çok küçük yaşta kaybetmiş ve öksüz kalmış. 8 yaşından itibaren, asker olan ve onu kimselere emanet edemeyen babasının peşinde cepheden cepheye dolaşmış. Bu esnada babası, 70. Alay Komutanı Hafız Halit Paşanın askerlerine verdiği tüm dersleri dikkatle izlerken bağımsızlık duygusu ve milli bilinç kazanarak mükemmel bir asker olarak yetişmiş. Daha 10 yaşındayken mükemmel silah kullanır ve at binermiş. İlk kurşununu İngilizlere atmış. Kurtuluş savaşının neredeyse bütün cephelerinde bulunan Nezahet, 12 yaşındayken resmen onbaşılığa terfi ettirilmiş.
Bu konuda resmi bir kayıt yok ama Kurtuluş Savaşının "keskin nişancı" kadınlarından biri olması da kuvvetle olasıdır. Yüzden fazla düşman askeri öldürdüğü kayıtlara girmiş. Savaşın o kadar içindedir ki, babasının emir eri Nezahet'in can yoldaşı Çankırılı Durmuş, İkinci İnönü savaşı esnasında Nezahet'in küçük kollarında şehit düşmüş.
Onu tarih sayfalarına taşıyan asıl olay ise 24 Ekim 1920''de Gediz Cephesinde meydana gelmiş. Yunan karşısında moral bozuluğu ile dağılmak üzere olan 600 kişilik alayın önüne atıyla duvar gibi dikilerek "ben babamın yanında ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz? " diyerek bağırmış ve kaçmaya çalışan askerleri toparlayarak bir bozgunu önlemiş ve belki de o gün savaşın kaderini değiştirmiş.
Birinci İnönü Zaferinden sonra 11. Tümeni kutlamak için cepheye gelen Gazi Mustafa Kemal Paşa, tümeni teftiş ederken, asker kıyafetli çelimsiz sarışın küçük kız dikkatini çekmiş ve sormuş 'kim bu yavru?'. Bilgilendirildikten sonra da babasına dönerek "Aferin sana çocuk! Böyle bir kızı ancak kahraman bir baba yetiştirebilir" demiş.
1. İnönü Zaferinden hemen sonra ,yurtta bayram havası eserken, Nezahet'i ve kahramanlıklarını Türkiye'ye tanıtan o teklif gelmiş.
30 Ocak 1921'de Gazi Meclisin 140. oturumunda, Bursa Milletvekili Op. Emin Bey, genç Türkiye'nin ilk İstiklal Madalyasının bu küçük kahraman kıza verilmesini önermiş. Önergeye en ateşli destek ise mecliste kadın haklarını ilk kez dile getirmesiyle tanıdığımız, pos bıyıklı babacan tavırlı Bolu Milletvekili Tunalı Hilmi Beyden gelmiş.
Önerge Nezahet'i çok onurlandırırken aynı zamanda hüzünlü bir sürecin de başlamasına vesile olmuş. Çünkü o gün mecliste karar alınmış olmasına rağmen, Nezahet o madalyayı hiçbir zaman görememiş. Sıcak savaşın hengamesinde madalya konusu karambole gelmiş ve sonra da unutulmuş. Milli Mücadele döneminde kahramanlığına dair, devletten aldığı tek şey onbaşılık mazbatasıymış, onu da bir gazeteci kaybetmiş.
Nezahet sonradan kendisi ile yapılan röportajlarında "madalya için hiçbir zaman talepkar olmadım" dese de kendi içinde büyük bir özlem biriktirmiş. Ölmeden önce sayıklarken son sözleri "koca memlekette bir madalyayı bana çok gördüler" olmuş. Üstelik vasiyeti olan, tabutunun üzerine Türk Bayrağı örtülmesi isteği de gerçekleşmemiş.
Yani İstiklal Savaşının bilinen tek çocuk kahramanı bu dünyadan boynu bükük, gözü açık gitmiş. 1993 yılında hayata gözlerini yumduğunda 84 yaşındaymış.
Nezahet onbaşının İstiklal Madalyası , birçok araştırmacı ve gazetecinin çabaları ve son olarak da tarihçi yazar Ozan Bodur'un yayınladığı kitabıyla konuyu gündeme taşıması sonunda , Cumhuriyetimizin kuruluşunun 90. yıl dönümünde törenle torununa verilmiş.
Ölümünden 20 yıl sonra da olsa, kendisi görememiş de olsa Türk Milleti adına TBMM kahramanına vefa borcunu ödemiş.
Bize düşen de, gelecek kuşaklara onbaşı Nezahet'i ve Milli Mücadelenin bütün kahraman kadınlarını gururla anlatmak , anılarını yaşatmaktır. Bu millet bugün de pek çok kahraman kadına sahiptir. Onların değerini öldükten sonra değil yaşarken bilmeli ve hak ettikleri saygıyı göstermeliyiz.
Bütün kahraman kadınlarımızı saygı ve minnetle anıyorum.
18 Mart Çanakkale Zaferimiz kutlu olsun.
ankarahavadis.net