Türkiye, İngiliz emperyalizmiyle uğraşırken kardeş ülke Afganistan 19 Ağustos 1919 günü bağımsızlığını ilan etti. İngiliz emperyalizmini ülkesinden kovdu. Mustafa Kemal Paşa o günlerde Erzurum’da kongre toplamış, Sivas’a hareket hazırlıkları içindeydi. Paşa dünyadaki gelişmeleri de yakından izliyordu. Rusya’da yeni rejim kurulmuş ve dünyayı sarsıyordu. Rusya ve Türkiye kısa sürede birlik oldu ve emperyalizmin çizmeleri altında ezilen ülkelere destek vermeye başladı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Sovyetler Birliği ile ilk diplomatik temaslar için Moskova’da iken, yeni Afganistan Hükümetinin temsilcileri de oradaydı. Rusya ile dostluk ve işbirliği için temas kurmuşlardı. Moskova’da bulunan Hariciye Vekili Bekir Sami Bey başkanlığındaki heyetimiz Afganistan ile 1 Mart 1921 günü Dostluk ve İşbirliği Antlaşması imzaladı. Görüşmeleri Yusuf Kemal (Tengirşenk) Bey yaptı. 10 maddelik antlaşmanın önemli beş maddesi şöyleydi:
1. Maddi ve manevi menfaatleri tamamen müşterek olan bu iki kardeş devlet ve millet, eskiden beri mevcut olan manevi bağlarını ve tabii ittifaklarını resmi bir anlaşma ile belirtmeye karar verdiklerini;
2. Birbirlerinin bağımsızlıklarını tanıdıklarını;
3. Taraflardan birine yapılacak bir tecavüzün, diğer tarafa da yapılmış sayılacağını ve tehdidi bertaraf etmeyi kabul ettiklerini;
4. Kültürel bağları güçlendirmek için Türkiye'den Afganistan'a öğretmen ve subayların gönderilmesi hususunda mutabakat sağlandığını;
5. Türkiye ve Afganistan arasında zaten mevcut olan dostluk bağlarının daha da kuvvetlendirileceğini kararlaştırmışlardır.
DOĞU’DA KURULAN DAYANAK
Benzer anlaşma Rusya ile 16 Mart 1921 günü yapıldı. Artık Ankara için yeni bir dönem başlamıştı. Doğu’da çok önemli dayanak sağlamıştı…
Mustafa Kemal Paşa, 26 Şubat 1921 tarihinde Amerikalı gazeteci Streit ile yaptığı mülakatta Afganistan ile kurulan ilk temastan bahseder: “Biz tabiatıyla bütün Müslüman devletlerle son derece dostane münasebetler içindeyiz. Afganistan Emiri'nin vaki daveti üzerine Afgan ordusunun modernleştirme çalışmalarını yapan Türk subaylarına katılmak üzere yakında mühim bir Türk askeri heyeti de Kâbil'e gidecektir. Yukarıda da belirttiğim gibi, kendi kaderini tayin hakkının bütün Müslüman milletlere tanınmasını görmek benim en büyük arzumdur.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri (ATABE), c.11, Kaynak Yayınları, s.23.)
10 Haziran 1921 günü Afganistan’ın Ankara Büyükelçiliği açılır. Sefaret binasına bayrak çekilir. Törende Afgan Sefiri Sultan Ahmet Han güzel bir konuşma yapar. Arkasından da Atatürk şu cevabı verir: “Afganistan devletinin bağımsızlık timsali olarak bugün çekilecek bayrak, burada Afganistan ve Türkiya dostluğu için dalgalanacaktır. İlk sancağın zatıâlileri zamanında çekilmesi yalnız Afganistan için değil, Türkiya için de tebrike değer bir hadise teşkil eder. Bayrağın çekilmesi şerefinin bana bahşedildiğinden dolayı ayrıca teşekkür ederim. Afganistan'la Türkiya arasındaki bağların daha ziyade sağlamlaştırılması ümidiyle yakında Afganistan'a bir sefaret heyeti gidecektir. Ve bu heyet de orada aynı maksat ve samimiyeti ortaya koyacaktır.” (ATABE, c.11, s.200201.)
CEMAL PAŞA ORDUYU DÜZENLEDİ
Türkiye de Kâbil’e Fahreddin Paşa’yı 9 Kasım 1921 günü Büyükelçi olarak atar. İlişkiler gelişir. Bu tarihlerde Cemal Paşa da Afganistan Emiri Amanullah Han’ın isteği ile orduyu tanzim etmesi için geniş yetkilerle vazifelendirir. Bunu Mustafa Kemal Paşa ve Bolşevikler de destekler. Gazi Paşa, 8 Kasım 1921 günü Moskova’da bulunan Sefirimiz Ali Fuat Paşa’ya gönderdiği telgrafta Cemal Paşa’nın faaliyetleri hakkında şunları söyler: “Cemal Paşa'nın Afganistan'daki mesaisini yavaş yavaş millete anlatarak mevkiini sağlamlaştıracağım” der. (ATABE, c.12, s.83.)
Gazi Paşa, 2 Ocak 1922 günü Cemal Paşa’ya gönderdiği telgrafta, “Afganistan'da yaptığınız hizmetler pek mühim ve millet ve memleket menfaatlerimiz için faydalıdır. Dürüst harekâtınızla Ruslarla olan dostluğumuzun dahi samimiyetini artırabilirsiniz” der. (ATABE, c.12, s.197)
Ne acıdır ki, Cemal Paşa Ankara ile temas kurmak üzere geldiği Tiflis’te İngiliz gizli servisinin kullandığı Ermeni teröristler tarafından iki korumasıyla birlikte 21 Temmuz 1922 günü şehit edilir. Cemal Paşa’nın bu girişimleri Afgan dostluğuna önemli katkı sunmuştur…
‘AFGANİSTAN’IN DOSTLUĞU ÇOK KIYMETLİDİR’
Ankara’ya Azerbaycan da sefir göndermiştir. Artık Ankara Doğu’nun önemli bir merkezi olmuştur. Gazi Paşa 14 Kasım 1921 tarihinde Azerbaycan Sefiri Abilof Yoldaş’ın şerefine Afganistan sefaretinde verilen çay ziyafetinde yaptığı konuşmada sarf ettiği şu sözler anlamlıdır: “Doğu milletlerini bağımsız olarak aramızda bulundurmaya sebep olan Rus inkılâbını hürmetle yâd ederim. Afgan hükümet ve milletinin Türkiya'ya karşı olan dostluğu pek kıymetlidir. Toplanmamız Panislamizme yönelik değildir; mazlumların zalimlere karşı birliğidir ve bunun muvaffakiyete mazhar olacağından eminim. Türkiya, emperyalizme karşı mücadelesiyle iyi misal olmuş ise, bundan pek büyük bir bahtiyarlık duyacağım.” (ATABE, c.12, s.90.)
30 Aralık 1921 günü Ankara’ya gelen Sovyet temsilcisi Frunze’nin onuruna verilen ziyafette yaptığı konuşmada ise Afganistan ilişkilerine değinir ve şunları söyler: “Afganistan hükümetiyle aramızda hasıl olmuş bulunan resmi temasın mahiyeti de iki kardeş millet arasındaki bağları tahkime ve sağlamlaştırmaya yöneliktir.” (ATABE, c.12, s.190.)
AFGAN KRALI TÜRKİYE’DE
Büyük Zaferden sonra da Afganistan ile ilişkiler gelişerek devam etti. Afganistan Kralı Amanullah Han, 2027 Mayıs 1928 tarihleri arasında Ankara’yı ziyaret etti. Bir hafta süren gezi çok sıcak geçti. Atatürk misafirleri onuruna verilen yemekte yaptığı uzun konuşmaya şu sözlerle başladı: “Bugün kardeş Afgan milletini asil ve kıymettar şahıslarında temsil eden, has biraderim Kral Hazretleri'ni ve muhterem Kraliçe Hazretleri'ni hükümet merkezimiz Ankara'da Türk milleti ve Türk Devleti namına şahsen selamlamakla bahtiyarım.” (ATABE, c.22, s.125.)
Afganistan Kralı gezisinin bittiği gün Hakimiyeti Milliye gazetesine verdiği demeçte şunları söyler: “Gazi, dünyanın en büyük adamı ve en önemli bir askeridir. Kendileriyle haberleşiyor, tanışıyor ve seviyordum. Fakat görüştükten sonra kıymetinin büyüklüğünü daha iyi anladım." (Hakimiyeti Milliye, 28.5. 1928.)
KRALI KORUMAK İÇİN SUBAY GÖNDERDİ
Kral, Ankara’daki gelişmeden bir hayli etkilendi. Hatta ülkesine gittiğinde Türkiye’deki bazı uygulamaları kendi ülkesinde de hayata geçirdi. Bunlardan birisi de kılık ve kıyafet uygulamasıydı. Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’ın hatıralarında anlattığına göre Atatürk, Kral’ı bu konuda uyararak zorla baş açtırmamasını ister. İşte bu uygulamalar sırasında Afganistan’da tutucu kesimlerde tepki yükselir ve Kasım 1928’de çıkan bir ayaklanmada Kral Amanullah Han devrilir. Atatürk bunu duyunca “Eyvah, ben onu uyarmıştım!” der. Amanullah Han tahtı tekrar ele getirmek için son bir hamle yapar ve bunu başaramaz. 14 Ocak 1929 tarihinde ülkesini terk ederek Cenevre’ye yerleşir. Orada da 1960 yılında vefat eder.
Çok ilginçtir, Bu ayaklanma sırasında Atatürk bir grup Türk subayını Kral’ın emrine göndererek onu korumalarını ister. Bu durum 21/22 Kasım 1928 tarihli telgrafla Kral Amanullah Han’a iletir: “Orada bulunan ve yolda emriniz altına girmek üzere olan bütün Türk astsubay ve subayları sizin için hayatlarını feda etmek emrini almışlardır.” (ATABE, c.22, s.293.)
Afganistan ile iyi ilişkiler Amanullah Han sonrası da devam eder. Atatürk, Fahrettin Altay Paşa’yı 1934 yılında İranAfganistan sınırını belirlemek üzere Afganistan’a gönderir. Onun çalışmasıyla itilaflı sınır belirlenir ve bu tarihi sınır bugün de aynı şekildedir… 1935 yılında da Kâbil’de Siyasal Bilgiler Fakültesi Ali Fuat Dağpınar tarafından kurulur.
O günden bugüne TürkAfgan dostluğu engel tanımadan sürüyor. Afganistan’ın kurtuluş savaşında da çok sayıda Türk vatandaşı hayatını kaybetti. Onları ve bu dostluğa emekleri geçenleri saygıyla anıyorum.