Adını Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği, Türkkuşu Uçuş Okulu 3 Mayıs 1935 yılında açıldı.  Bütün dünyanın saydığı eşsiz bir lider Atatürk, havacılık konusunda da ileri görüşlüydü.  Havacılığın gelişeceğinin farkındaydı.
   Hepimizin ezbere bildiği ‘’İSTİKBAL GÖKLERDEDİR’’ sözü ile  Atatürk, havacılığa verdiği önemi belirtmiştir. Türkkuşu’nun yurt hizmetine açılışı nedeni ile yaptığı konuşmasında Atatürk; ‘’Cumhuriyet Hükümeti, Havacılığı bütün ulusun işlevi yapmak kararındadır’’  der.
   Türk havacılığının geliştirilip güçlendirilmesi ve Türk gençliğinin havacılık hakkında her şeyi öğrenmesi amacıyla çalışmalar başlatılmıştı. Savaş yılları ardından içinde bulunulan zor koşullara rağmen, az zamanda çok ve büyük işleri gerçekleştiren Cumhuriyetimiz havacılık ile ilgili şu çalışmaları yapmıştır:
16 Şubat 1925’te Türk Tayyare Cemiyeti kuruldu.
1935’te adı Türk Hava Kurumu olarak değiştirildi.
3 Mayıs 1935’te Ankara’da Türkkuşu Uçuş Okulu kuruldu.
Ardından sırasıyla paraşüt ve ve paraşüt okulu açıldı.
Paraşüt Okulu’nun ilk müdürü, Rusya’da eğitim alan Abdurrahman Türkkuşu idi.
Pilot Emrullah Yıldız (Türkkuşu Öğretmeni), 12 Haziran 1938’de 14 saat 20 dakika süren planör uçuşuyla dünya rekoru kırdı.
Onun öğrencisi olan Ziya Aydoğan, THK İnönü Eğitim Merkezi’nden Kayseri’ye kadar, 466 km.lik bir mesafeyi planörle uçtu.
1936 yılında Tayyare Okulu açıldı.
Dünyanın ilk kadın savaş pilotu, Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen Tayyare Okulu’nun ilk öğrencilerindendi.
        Yaşanılan ilklerin, gurur dolu başarıların ardından Ata’nın mirası olan Türk Hava Kurumu’nun geçtiğimiz yıllarda yolsuzlukla batırılması, borca girmesi, çalışanların zor duruma düşmesi oldukça üzücü bir durumdu. THK yeniden yapılandırma sürecine girince THK Uçuş Akademisi kuruldu. Akademinin adı ile de bir internet sitesi var. (http://www.tuathk.com/) . Siteye girdiğiniz zaman Ata’mızın ‘İstikbal Göklerdedir’ sözü bizleri karşılıyor. Ama Türkkuşu ismini artık hiçbir yerde kullanılmadığını görmekteyiz. 
     Yapılandırma sürecinde Türkkuş, adı ile devam edilse çok daha iyi olmaz mıydı?   Bizler THKya ve Türkkuş ismine sahip çıkamadık. Ne kadar hakkımız var bilemiyorum ama yine de Ata’mızın 3 Mayıs 1935’de Türkkuşu’nun hizmete açıldığı günkü tarihi ve gurur verici konuşmasını sizler ile paylaşmak istiyorum. 
“Bayanlar, Baylar! Bizim dünyamız bilirsiniz topraktan, sudan ve havadan oluşmuştur. Hayatın da, esas unsurları bunlar değil midir? Bu unsurlardan birinin eksikliği, yalnız eksikliği değil, sadece bozukluğu yaşantıyı olanaksız kılar. Hayatı, hele ulusal hayatı seven, onu korumak isteyen yurdun topraklarına, denizlerine olduğu gibi, havasına da ilginliğini her gün biraz daha çoğaltmalıdır. Bu ilginlik, saydığım hayat öğelerine egemenlikle olur. Doğa insanları türetti, onları kendine taptırdı da. Ancak insanların yaşayabilmeleri için, doğaya da egemenliğini şart kıldı. Doğaya egemen olmasını bilmeyen yaratıklar, varlıklarını koruyamamışlardır. Doğa onları, kendi unsurları içinde ezmekten, boğmaktan, yok etmekten ve ettirmekten çekinmemiştir. Türk, bu gerçeği çok önceden tanımak kapasitesini göstererek, kapsal bir dölenle (azim) toprağını ve onun türlü ürünlerini, insanlığa verimli kılmıştır. Coşkun denizlerde göğüslemedik dalgalar bırakmayarak insanlığa genlik veren kültür yollarını açmıştır. Lâkin yaşadığımız bu çağda, artık insanlar, yalnız karada ve denizde kalmadılar. Doğanın hava varlığının da içine daldılar. Hayat için, yaşamak için havayı yalnız nefeslenmenin yeter olmadığı anlaşıldı. Gerek ve gerçek olan hava egemenliği, açık olarak ortaya çıktı. Bütün ulusların büyük bir önemle oluşturmaya çalıştıkları bu alanda, Türk ulusu da kuşkusuz yerini almalıydı.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, kara ordumuzun yanında, donanmamızı kurarken, hava filolarımızı da, en son hava araçları ile düzenlemekten geri kalmadı. Kişilikleriyle onur duyduğumuz hava subaylarımız ve komutanları da yetişmiş bulunuyorlar. Pilotlarımız, her zaman ve her halde, ulusun yüzünü ağartacak yüksek değerdedir. Lâkin arkadaşlar, bu kadarı yeter görmek doğru olmazdı. Hava işine, onun bütün dünyada aldığı önem derecesine göre genişlik vermek gereklidir. Bunu göz önünde tutan Cumhuriyet hükümeti, havacılığı, bütün ulusun işlevi yapmak kararındadır. Türk, yurdunun dağlarında, ormanlarında, ovalarında, denizlerinde, her bucağında nasıl bir bilgi ve kendine güvenle yürüyor, dolaşıyorsa vatan göklerinde de aynı surette dolaşabilmelidir. Bu ise Türk'ü, çocukluğundan vatan kuşları ile, yurt havası içinde yarışa alıştırmakla başlar. İşte bugün, burada bizi toplayan neden, o kutsal işe başlama törenidir. Havacılığın gelişimine ciddî şekilde sarılmasından dolayı hükümete, Genel Kurmay Başkanı Mareşal'a ve Türk Hava Kurumu Başkanı, değerli arkadaşımız Fuad'a (Bulca) burada, özel olarak gönül borcumu sunarım.Türk çocuğu, her işte olduğu gibi, havacılıkta da, en yüksek düzeyde, gökte seni bekleyen yerini az zamanda dolduracaksın. Bundan, gerçek dostlarımız sevinecek, Türk ulusu mutlu olacaktır”.

Hazırlayan : Çiğdem Çimen