4 bin yıllık geçmişe sahip zengin bir medeniyet olmasına rağmen Çin de Avrupa’nın sömürge sofrasındaki büyük lokmalardan biri olmaktan kurtulamamıştı. 1900’lere gelindiğinde ülke hâlâ yarı sömürge durumundaydı. Ekonomik ve siyasi bağımsızlığı sadece kâğıt üstündeydi. Bu durum karşısında Çinli aydınlar ve siyasetçiler bir arayış içindeydiler. Hem teorik hem pratik düzeyde kendilerine model peşindeydiler. Bu süreçte Türkiye’nin başarıya ulaşan bağımsızlık savaşı, kapitülasyonları kaldırarak hızla dünyaya entegre olması Çinli aydınların da yakın takibindeydi.

ZİYARETLER, RAPORLAR....

ZİYARETLER, RAPORLAR.... 

Prof. Dr. Giray Fidan’ın TÜBİTAK desteğiyle ABD’deki Princeton Üniversitesi’nde yaptığı araştırma, Çin’in Türkiye’ye ilgisinin sadece “takip” veya “hayranlık” düzeyinde kalmadığının altını çiziyor. Genç Türkiye’nin hem işgal ve istilalarla mücadele hem de modernleşme reformları açısından Çinli aydınlar tarafından tam bir model alındığını ortaya koyuyor. Prof. Dr. Fidan bu çalışmasını “Cumhuriyetin Çinli Misafirleri” adıyla da kitaplaştırmış.Hürriyet’e konuşan Prof. Dr. Fidan’a göre Çin yönetici elitleri Türkiye’nin başarısını kendi ülkelerinde tekrarlayabilmek için yüzlerini Türkiye’ye çevirdiler. Hem aydınlar hem de politikacılar Türkiye’nin tecrübesinden “ders çıkarmak için” çok gayret ettiler. Türkiye’ye birçok ziyaretler yapıldı, raporlar hazırlandı.

İKİ HASTA ADAM’KEN... 

Fidan’ın değerlendirmesi şöyle: “Çin entelijansiyası modernleşme konusunda dünyada farklı örnekleri inceledi, Türkiye örneğinin iki ülke arasında birçok benzerlik sebebiyle kendileri için en uygunu olduğuna karar verdi. Bu çok az bilinir ama Çin’in modernleşmesinde Türkiye’nin önemli bir rolü olmuştur.

Çin ve Türkiye iki ‘hasta adam’ durumundaydı. Bu durumdan ilk kurtulan Türkiye olmuştu. Türkiye’nin bu başarısını yerinde görmek isteyen birçok Çinli aydın ve siyasetçi de Türkiye’yi ziyaret etmiş ve tecrübelerini kayıt altına almış. Türkiye’yi birçok bakımdan model kabul ettiklerini rahatlıkla görebiliyoruz.”

ÇİNLİ AYDINLARIN 1920’LERDEKİ TÜRKİYE İZLENİMLERİ...

ÇİNLİ AYDINLARIN 1920’LERDEKİ TÜRKİYE İZLENİMLERİ... 

EZİLENLERİN ZAFERİ

Fidan’ın araştırmasında Çin aydınlarının İstiklâl Savaşı sürecinde ve sonrasında Türkiye’yi ziyaretlerine dair yazılarından da örnekler var. Bunlardan biri o dönemin en ünlü Marksist teorisyenlerinden Cai Hesen’e ait. Çin’in ilk komünist gazetesi Kılavuz’daki 1922 tarihli yazısında Hesen şu ifadeleri kullanıyor: “400 milyon (Çinli) kardeşimiz bakın, ezilen Türkler, emperyalist güçlere karşı büyük bir zafer kazandılar. Milliyetçi partileri onları zafere giden yola çıkardı. Onlara gıpta ederken bir yandan da onlardan ders almalıyız! Bizim partimizi de (KMTÇin Milliyetçi Partisi) Çin’e baskı yapan emperyalistlere karşı Sovyet Rusya ile işbirliğine çağırın. Türkiye’nin Yakındoğu’daki büyük zaferini lütfen görmezden gelmeyin. Ezilen Türkiye’nin zaferi çok yaşa!”

1922 tarihli Çin gazetesi Kılavuz’da, Atatürk’ün fotoğrafının da kullanıldığı bir makalede, “Türklere gıpta ederken, ders de almalıyız” deniyor.

‘TÜRKİYE’Yİ ÖRNEK ALALIM’

‘TÜRKİYE’Yİ ÖRNEK ALALIM’ 

Çin’in o dönemdeki ünlü politikacılarından Hu Hanmin de Çin’in Türkiye’yi model almasını şiddetle savunanlardan. Türkiye’ye yaptığı ziyaretten sonraki değerlendirmesi şöyle: “Ülkemiz ve ulusumuz Türkiye’yi örnek almalı ve takip etmeli. Şimdi Türkiye’de en önemli şey birleştirilmiş mali sistemdir. Bütçe reformlarından sonra bütçeyi aşan hiçbir harcama yapılamaz. Dış politikası hiç düşmana sahip olmama üzerine kurulu. Bütün kurumları ve politikaları tamamen milliyetçiliğe dayanıyor. Güçlü Türk milliyetçiliği yabancılara karşı tek vücut.”

‘KOMÜNİST OLMAZLAR’

‘KOMÜNİST OLMAZLAR’ 

General He Yaozu Türkiye’ye atanan ilk Çin büyükelçisi. Raporlarında Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı ekonomik ve siyasi reformlara dair derinlikli tahlilleri var. Bunun yanı sıra sosyolojik gözlemleri ve buna dayalı siyasi öngörüleri de dikkat çekiyor. TürkSovyet yakınlaşmasının taktik bir değeri olduğunu belirten general 1936’daki notlarında şu ifadeleri kullanıyor: “Türkiye güçlü ve derin bir milliyetçiliğe sahip. Bu nedenle komünizmin kızıl dalgaları Türkiye sınırına ulaşır ulaşmaz durulacaktır. Türk devrimi ülkeye canlılık getirdi. Türkiye komünizm ile faşizm ortasında kendi başına ayakta durabiliyor.”


Musa Kesler /Hürriyet Gazetesi