Bundan yıllarca önce arabamı yıkayan bir gençle sobhet ediyordum. Şivesindedikkatimi çeken bir fark yoktu, kendisi söylemeseydi bir Gagavuz Türkü olduğunu tahmin edemezdim. Gagauzlar geleneksel olarak Dobruca ve Basarabya bölgesinde yerleşiktirler. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Moldova Sosyalist Cumhuriyeti’nden ayrılarak 19 Ağustos 1990 günü Gagauz Cumhuriyeti’ni ilan ettiler. Bayrağın mavi zemini üzerinde kırmızı hatlarla çizilmiş bir bozkurt başı bulunuyordu.

Ancak dört yıl sonra sona eren bu devletçiğin yerine Mart 1995’te Moldovya Parlamentosu’nun kararıyla, Ukrayna ile arasında kalan Bucak Bölgesinde özerk bir cumhuriyet olmuşlardır. Merkezleri Komrat’tan başka Çadır ve Vulkaneşt adlı iki şehirden meydana gelir. Televizyon kanallarını karıştırırken arasıra bu üç şehirden yaptıkları Türkçe müzik ve hava durumu yayınlarına rastlarım. Beşalma köyünde Gagauz tarihi, halk bilimi ve sanatı ile ilgili bir müzeleri vardır. 300 binden fazla Gagauz’un büyük bir kısmı Todor Jivkov döneminde diğer Türkler ve Pomaklarla birlikte gördükleri büyük baskı sonucu Bulgarlaşmıştır (Araştırmacı yazar Tudorka Arnaut, Ukrayna, Unesco 1996 Nasreddin Hoca yılı Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara).

GAGAUZ KÜLTÜRÜ

“UZ” Oğuz anlamına gelirken “Gag(a) veya Kaka” iki anlam taşır. Biri “Hak” yani gerçek demek, diğeri ise Uygur ve Türkmen dillerinde ‘yiğit’ veya ‘kahraman’ demektir. Hak veya Gök Oğuzlar Türk Kültürüne sahiptirler. Aslen Şaman (Kam) gelenek ve inançlarına sahiptirler. Tudorka Arnaut’a göre “Bulgarlar, Ruslar, Romenler, Ukaynalılar gibi Ortodoks Hıristiyanların arasında gördükleri baskı nedeniyle, Şamanlıktan bu dine geçmişlerdir. (s. 105).” İlginç olan, Türk kültürlerinde olduğu gibi Hristiyanlıkta Tanrının adı başka olduğu halde bütün Türk Toplulukları gibi Tanrı’ya “Allah” derler. Dualarında, beddualarında büyük benzerlikler vardır. Evlenme ve düğün gelenekleri hemen hemen aynıdır” (s.106). Onların kilimleri Asya ve Türkiye kilimlerindeki ortak bezeme ve nakışlara sahiptir.

https://www.takvim.com.tr 2019

GAGAUZLARIN HOCASI

Nasreddin, Gagauzlar arasında da pek yaygındır. Bilindik fıkralardan başka sadece Gagauzlar tarafından “örülen” örnekler de vardır. Tanasoğlu’nun derlediği fıkralardan bir kaçı şöyledir (s.106):

Gözü ağrıyan bir adam Hoca’dan ilaç ister. Aldığı yanıt ise sarsıcıdır:

“Geçenlerde dişim ağrıyordu, ne yaptıysam, ağrı dinmedi, bunun üzerine dişimi çıkardım!”.

Acemi bir berber Hoca’nın başını tıraş ederken kesmedik yer bırakmaz. Kanayan yerlere pamuk parçaları yapıştırıp onu yolcu eder. Sokakta ne olduğunu soranlara yanıtı şöyledir: “Kafamın yarısına berber pamuk ekti, öteki yarısına da ben keten ekeceğim”.

Son olarak Nikolay Babaoğlu’nun 1969’da yayınladığı “Gagauz Folkloru” adlı kitapta Nasrettin Hocanın öğretici şakacılığı şu gülünç fıkra ile anlatılır: “Hoca bir çiçekçi dükkanının önünden geçerken, girip çıkanların yakalarına çiçek taktıklarını görmüş. Dayanamayıp o da girmiş ve yakasına bir çiçek takıp çıkarken, dükkan sahibi parasını istemiş. Hoca bunun üzerine geri dönüp, tekrar dükkana girmiş, az sonra çıkarken, satıcı tekrar parasını Hoca’dan istemiş.

Bunun üzerine Hoca “Ne parası? Çiçeği ben taktım, sen de baktın, ödeştik” demiş (s.108).

Türkiye’nin akraba soydaşları Gagauz’lara Ankara’nın Tango dünyasında da zaman zaman görmek mümkündür.

Begümşen Ergenekon

Aydınlık