Dünya haritası, hem son çağlardaki hem de XXI yüzyılın bir sonucu olarak çeşitli jeopolitik değişikliklere tabi tutulmuştur ve bu devam etmektedir.


Ancak yaşadığımız yüzyılın özelliği bilgi savaşlarıdır. Şu anda, tüm alanlarda bilgi savaşı sürüyor. Bunlardan biri tarihi coğrafi konum ve ülke adları ile ilgilidir.


Azerbaycan bu saldırılardan istisna değildir. Komşularımızın bu mücadelede önümüzde olduklarını itiraf etmeliyiz. Doğal olarak mücadeleleri adil değil, ancak bazen Azerbaycan'ın 100 yıllık ciddi bilimsel konferanslar, "bilimsel tezler" ve çeşitli yabancı medyalarda ve "büyük Ermeni" nin sahte haritalarında olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar. .


Son zamanlarda, daha da ileri giderek Hürrezm ve Kura Araz ovalarının "topografyası" nı ekleyerek eski Ermeni izlerine ait yeni tarihî bulgularını eklediler.


Tutarlı bir gerçeği ortaya koyabilir miyiz?


Ne yazık ki, bilimsel ortamda ülkemizin kökenine dair hala bir tartışma var. Sovyet döneminde ülkemiz, Atropoteno devletini Yunan Atropati köklerine bağladı. Bilgilerime göre, SSCB EA'da çalışan Ermeni oryantalistler, Azerbaycan'ın tarihi coğrafyası ile ilgili bilimsel araştırmalarda özellikle yardımcı oldular. Strabo’nun "Coğrafyası" nda, Atropothene’in Plini’nin kayıtlarındaki topraklarının da Azerbaycan’a tekabül ettiğini ve araştırmacıları diğer kaynaklardan desteklemeye çalıştıklarını açıklıyorlar. Atropatena bölgesi, şu anki Araz'ın güneyindedir.


Arnavutluk Azerbaycan değil miydi?


Ermeni asıllı tarihçi Arbella, Albanya’nın topraklarını daha da doğuya çekerek Bakü’yü de bu topraklara dâhil etmiştir. Şimdiki Azerbaycan’ın batı bölgesini de düzmece isimlerle Ermeni şehirleri gibi göstermiştir. Hâlbuki O tarihlerde Bakü Albanya değil Şirvan topraklarına dâhildi. Şirvan ismi eski fars kaynaklarında da geçmektedir.

ŞİRVAN adı bazı kaynaklarda “Şirrvin” (Yanmış, kül olmuş, ateşler diyarı) başka kaynaklarda ise, Şir’lerin diyarı (Aslan’ların diyarı) olarak geçmektedir.


Bununla beraber Sovyetler döneminde bizi “Azeri” adı ile adlandırarak Türk kökümüzden ayırıp İran’da yaşayan Azerilerden dönme farslaşmış bir halk olarak tanıtmışlar. Böylelikle milli köklerimizi tahrip etmişler. Azeriler hakkında Sovyet tarihinde ilk defa Yan Polski bilgi vermiştir. Polski, “Aderiler” diye bir kitap neşretmiştir.


Peki, Azerbaycan ismi nereden geliyor?


Günümüzde Azerbaycan ismi Arap kaynaklarına dayanarak; Azer, Od, Baycan ise Odu koruyan olarak kabul ediliyor. Ancak tarihçilerin çoğunluğu bu fikre karşı çıkıyor. Daha eski kaynakları esas alıyorlar. Derbent kalesinde tahminen 10 cm derinliğinde yazılar vardır. Bu yazılar eski fars dili olan (Pehlevi dili)’nde yazılmış ve o dilde Azerbaycan demek olan “Adurbadagan” ülkesinden alınan vergilerin yıllık miktarıdır. 


Tarihçiler, Adur’un eski fars (Pehlevi dilinde) Od olduğunu bildiriyorlar. Bütün olarak da “Adurbadagan” Od’lu yer, Od’lu mekân anlamına geliyor.


Hamdullah Qezvini’nin yazdıklarına göre, Azerbaz, Azerbab adı Peygamberlik iddiasında olan Nuh Peygamberin oğlunun Od (Ateş) türbesi inşa etmesi ile ortaya çıkmış.


Azerbaycan topraklarında Yanardağın Volkanların olması da bu isimlerle benzerlik gösteriyor. 


Bazı tarihçiler, Fezullah Reşideddin’in “Oğuz name” adlı eserinde bu adın geçtiğini, hatta. 


Azer’in yüksek yer, Baygan ise büyük anlamında adlandırıldığını söylemektedir. 


Son zamanlarda ise, Firudun Ağasıoğlu yeni bir araştırma yaparak Azerbaycan adının kahraman “As” Türk tayfalarının adından kaynaklandığını, “Er” sözü ile birleşmesinden ortaya çıkan AserAzer olduğunu iddia ediyor.


As Türklerinin adı ile Azov denizi Nahçivan’da Aza şehri, Karabağ’da Azıx ( Bazı kaynaklarda Azox) Astara, Özbekistan’da Azlar tepe v.b. gibi yerlerle ilgilidir.


Bazı zamanlarda ise Azer adının Xezer adından geldiği de söylenmiştir. Mesela Köroğlu destanının Türkmen bölümünde “Benim aslım Xezirbeycanlı” denmesi de bu benzerliği doğruluyor.


Azerbaycan Arap işgalleri zamanında Halifeliğin bünyesine Aran ve ya Azerbaycan vilayeti olarak katılmıştı.

Hatta Halife’nin ElCuhrumi’den Azerbaycan hakkında bilgi istemesi yazılı kaynaklarda vardır. Halife bu yazılarda Azerbaycan ismini kullanmaktadır. Teberi ise Azerbaycan ile ilgili bilgi verirken “Azerbaycan büyük bir ülkedir ve kuzeyinde Derbent, batısında ise Hemedan bulunmaktadır.


Ebubekir Celaleddin EsSüyti ise “Tarixil Hialafe” adlı eserinde Hürremlerden bahsederken Babek’i Azerbaycan’ın hâkimi olarak yazıyor.


Sovyetler döneminde ise bu eserin basımı yasaklandı. Babek sadece Hürremiler harekâtının lideri olarak tanıtıldı ve Ateizm siyasetine uygun olarak, onu gecelerini içki âlemlerinde geçiren, İslam’a karşı savaşan bir Kahraman olarak tanıttılar.


Orta çağ kaynaklarında da Azerbaycan ismi geçmektedir. Seyyah Evliya Çelebi Uzun Hasan’ı “Azerbaycan Sultanı” olarak tanıtıyor.


Hasan Rumlu Kara Yusifi ise “Azerbaycan tahtında oturan sultan” olarak yazmıştır.


Ali Abdi Bey Şirazi Safeviler devrinden bahsederken, Şah İsmail’in Bakü kalesine hücum etmeden evvel vezirlerini toplayarak “ Size Gülistan kalesi mi, yoksa Azerbaycan tahtı, tacı mı diye sormasından sonra onların hep bir ağızdan Azerbaycan tahtı demeleri, Ayrıca Osmanlı Padişahı Sultan Süleyman’ın Fransa Karlına yazdığı mektupta kendisini takdim ederken Azerbaycan’ın da sultanı olarak yazması orta asırda Azerbaycan isminin hem coğrafi hem siyasi olarak kabul edildiğini gösterir. 


Ayrıca Nadir Şah’ın Azerbaycan eyaleti kurması da tarihe düşmüş önemli bir delildir. Daha sonra ister güneyde ister kuzeyde başka isimlerle hanlıklar kurulsa da onlar Azerbaycan topraklarında hüküm sürmüşlerdir. Coğrafi olarak isim hep Azerbaycan olarak adlanmıştır.


Peki, biz neden bütün kaynakları bir kenara koyarak Azerbaycan’ı 100 yıllık bir Devlet gibi tanıyoruz ve düşmanlarımız da bundan kendi menfaatlerini için istifade ediyorlar?


Bize göre Azerbaycan coğrafi isimden siyasi arenaya 1918 yılında geçmiştir. Lakin düşmanlarımız bu resmi durumu göz ardı etmiştir. 1918 yılında yeni kurulan devletimize Azerbaycan adı verilirken Araz’dan Güneyde hâkimiyette olan Gacar devleti buna itiraz etmiş ve Mehmet Emin Resulzade’ye itirazını bildirmiştir.


Resulzade bu konuyu izah ederken; “Biz bu adı koymakla güneyde yaşayan soydaşlarımızın da devlet kurmak haklarını dünyaya bildirmiş olduk, Bu anlamda Azerbaycan ismi yerinde bir seçim oldu.


Biz bugün 1918 yılında kurulmuş olan Cumhuriyetimizin siyasi varisiyiz. Müstakil bir devlet olarak dünya haritasında yerimizi almışız. Lakin geçmişimizi unutmamalı, adımızın soyumuzun nereden geldiğini mükemmel bilmeliyiz ki. Düşmanlarımız bize “100 yıllık bir devletsiniz” dediklerinde tutarlı deliller ile cevap verebilelim.


Kaynaklar

Z.Bünyadov “Azerbaycan VII IX asırlarda ŞerqQerb 2007

S.Eliyarlı “ Azerbaycan tarixi üzre qaynaqlar” Çıraq 2007

Yedi ciltlik Azerbaycan tarihinin I. ve 2. Ciltleri


ŞEHLA CABBARLI


SİYASETCAFE.COM